-
1 ders veren
lecturer -
2 müderris
1. أستاذ [أُسْتاذ]Anlamı: ders veren2. مثقف [مُثَقِّف]Anlamı: ders veren3. مدرس [مُدَرِّس]Anlamı: ders veren -
3 lecturer
n. konuşmacı, okutman* * *1. ders veren 2. konferansçı* * *noun (a person who lectures, especially to students: He is a lecturer in the English department.) okutman, konferansçı -
4 Tutor
Tutor m <Tutors; Tutoren >, Tutorin f <Tutorin; Tutorinnen> fakültede ders veren ileri sömestre öğrencisi -
5 Tutorin
Tutor m <Tutors; Tutoren >, Tutorin f <Tutorin; Tutorinnen> fakültede ders veren ileri sömestre öğrencisi -
6 أستاذ
أُسْتاذ1. ordinaryüsAnlamı: bir kürsünün yönetimiyle görevlendirilen kimselere eskiden verilen bir unvan2. müderrisAnlamı: ders veren3. üstat -
7 مثقف
Iمُثَقَّف1. eğitimliAnlamı: öğrenim görmüş, aydın2. kültürlüAnlamı: kültürü gelişmiş olan3. entelektüelAnlamı: entelektle ilgili olan4. münevverAnlamı: aydın5. aydınAnlamı: kültürlü, okumuş kimseIIمُثَقِّفmüderrisAnlamı: ders veren -
8 مدرس
Iمُدَرَّس1. eğitimliAnlamı: öğrenim görmüş, aydın2. okutmanAnlamı: üniversitelerde öğretim üyesi yardımcısı, lektörIIمُدَرِّس1. hocaAnlamı: okulda bir öğretmen2. müderrisAnlamı: ders veren3. okutmanAnlamı: üniversitelerde öğretim üyesi yardımcısı, lektör -
9 cautionary
uyaran, uyarici, ders veren -
10 научить
öğretmek* * *сов.1) öğretmekнаучи́ть кого-л. пла́вать — birine yüzmeyi öğretmek
2) ders vermekэ́то ты его́ научи́л! — bu dersi ona veren sensin!
См. также в других словарях:
köpek ekmek veren kapıyı tanır — köpek bile kendisini besleyen yeri bilir, davranışlarıyla duygularını belli eder, insan da bundan ders almalı, gördüğü iyiliği unutmamalıdır anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
MÜDERRİS — Ders veren. Ders okutan. Muallim. İlim talebelerine ders veren. Ders vermeğe izinli ve salâhiyetli olan kimse. Profesör … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
dershane — is., Ar. ders + Far. ḫāne 1) Öğrencilerin, bir öğretmenin gözetimi altında, anlatma, araştırma, küme çalışması vb. yollarla ve türlü eğitim araç ve gereçlerinden de yararlanarak ders yaptıkları yer, derslik, sınıf 2) Öğrencilere okul dışında para … Çağatay Osmanlı Sözlük
FERDİYET — Cenâb ı Hakk ın birliği. Vahdetle bütün kâinata birden tasarruf eden Allah ın (C.C.) sıfatı. (Bak: Tevhid.)Ferdiyet mânası insanlara isnad edilirse: Sadece bir olup, benzeri dünyada bulunmayan kimsenin sıfatı olur. Sadece Kur andan ders alarak… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
FERİD(E) — Benzeri pek nâdir bulunan. Benzeri bulunmayan, yektâ. * Doğrudan doğruya Kur andan ders alıp ders veren ve kuvve i kudsiye sahibi olan Evliyaullah. Yalnız ve münferid. * Zamanında eşine rastlanmıyan. Akran ve emsali yok. * Dizilmiş inci. * Bir… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
fenci — is. 1) Fenle uğraşan kimse 2) Fen konularında ders veren öğretmen … Çağatay Osmanlı Sözlük
müderris — is., esk., Ar. muderris 1) Ders veren, profesör 2) Medresede veya camide öğretmen … Çağatay Osmanlı Sözlük
öğretim görevlisi — is. Yükseköğretim kuruluşlarında öğretim üyesi bulunmayan dersler için geçici veya sürekli olarak görevlendirilen, ders veren ve uygulama yaptıran kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
LİSAN-I HAL — Hal dili. Bir şeyin görünüşü ile bir mânâ ifade etmesi (Bak: Hal)(Akılları gözlerinde olan avama ders veren fiildir, lisan ı haldir.)(Bütün mevcudat, her birisi birer mahsus tesbih ve birer hususi ibadet, birer hâs secde ettikleri gibi, bütün… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MÜREBBİ — Terbiyeci, terbiye eden, yetiştiren, ders veren. Pedagog. * Besleyen … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İBARE — Bir fikri anlatan bir veya birkaç cümlelik yazı. Parağraf. * İbretli ders veren söz. (Bak: İbaret … Yeni Lügat Türkçe Sözlük